Türkiye'nin farklı şehirlerinde ustalar, nesilden nesile aktardıkları becerilerle zanaat dünyasında iz bırakmaya devam ediyor. Bu bağlamda, 74 yaşındaki Ali Usta, 66 yıldır babasından öğrendiği tornacılık tekniklerini uygulayarak hem mesleğinin değerini koruyor hem de gelecek nesillere aktarmayı hedefliyor. Ali Usta’nın hikayesi, sadece bir meslek hayatının öyküsü değil; aynı zamanda geçmişten günümüze uzanan bir geleneğin sürdürülmesinin de simgesi. Geleneksel tornacılığın inceliklerini oğlu Metin’e aktaran Ali Usta, bu sanatı yaşatmanın heyecanını ve gururunu yaşıyor.
Ali Usta, 1957 yılında, 8 yaşındayken babasının atölyesinde tornacılık yapmaya başladı. Çocuk yaşta başlayan bu tutku, zamanla bir meslek haline dönüştü. 66 yıl boyunca farklı teknikler öğrenen ve ustalaşan Ali Usta, zaman içerisinde değişen teknolojileri ve pazar taleplerini de takip ederek kendini geliştirmeyi başardı. Kendi iş yerinde yalnızca makineleri değil, işin ruhunu da yaşatmayı başaran Ali Usta, geleneksel yöntemlerle modern gelenekleri harmanlayarak farklı bir tornacılık anlayışı geliştirmiştir.
Mesleğinin ona kazandırdığı deneyimler ve birikimler, yıllar içinde hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda saygın bir unvan kazanmasına neden oldu. Ali Usta, "Tornacılık, sabır ve özen isteyen bir sanattır. Her parça, bir hikaye taşır. Ustalar, bu hikayeleri anlatmayı ve aktarmayı başardıkça, meslekleri de hayatta kalır." diyerek mesleğinin felsefesini, genç ustalara da öğretmeyi kendine bir görev bilmiştir.
Ali Usta'nın en büyük gayesi, tornacılık mesleğini oğlu Metin'e devretmek. Metin, 30 yaşında ve babasının izinden gitmekte kararlı. Ali Usta, oğlu için "Kendisi benim en büyük gururum. Tornacılığa olan ilgisi ve sevgisi beni mutlu ediyor," derken, Metin de babasından öğrendiklerinin yanı sıra onu günümüz teknolojileriyle birleştirmek istediğini belirtiyor. "Babamdan öğrendiğim klasik teknikleri, bilgisayar destekli tasarım ve modern makinelerle birleştirerek daha verimli hale getirmek istiyorum," diyor Metin. Bu durumda, Ali Usta'nın mirası sadece tornaların sesinde değil, aynı zamanda modern sanayi dünyasında da hayat bulacak.
Ali Usta, oğlu ile birlikte gerçekleştirdikleri projelerde, neslin geçişine şahit olmanın verdiği mutluluğu her fırsatta ifade ediyor. "Oğlum, bir iş parçasını yaparken kendi tarzını da katıyor. Bu benim için en büyük ödül," diyor. Metin’in genç ve dinamik bakış açısı, Ali Usta’nın geleneksel anlayışını tazeleyerek yeni bir soluk getiriyor. Ulaşılmak istenen hedeflerin, yeteneklerin ve tutkunun bir araya geldiğinde neler başarılabileceğinin somut bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Bu şekilde, Ali Usta ve oğlu Metin’in öyküsü, sadece tornacılıkla sınırlı kalmayıp, gençlerin geleneksel meslekleri benimsemeleri ve topluma katkı sağlamaları adına cesaret verici bir örnek teşkil ediyor. Babasından öğrendiği bilgileri modern çağın gereklilikleriyle birleştirip geliştiren Metin, aynı zamanda eskiye özlem duyan bireylere de ilham kaynağı olmaktadır.
Sonuç olarak, geleneksel mesleklerin geleceği, bu mesleklere duyulan sevgi ve saygı ile doğru orantılıdır. Ali Usta'nın geçmişten bugüne getirdiği birikim, nesiller boyunca aktarılmaya devam ederse, tornacılık zanaati de hiç şüphesiz yaşayacaktır. Bir mesaj niteliğinde de ifade edilebilecek olan bu hikaye, aynı zamanda ustalık, aktarım ve yeni nesil ile eski gelenekler arasında bir bağ kurmanın önemini de bizlere hatırlatmaktadır.