Marmara Denizi, bu yaz yaptığı büyük değişimle dikkatleri üzerine çekti. 65 yıl sonra kaydedilen en yüksek su sıcaklıkları, bilim insanlarını ve çevrecileri endişelendirdi. Uzmanların verdiği bilgilere göre, Marmara’nın su sıcaklıkları ortalama 29 dereceye kadar ulaşarak, iklim değişikliğinin etkilerini gözler önüne seriyor. Bölgede yaşanan bu olağanüstü durum, sadece deniz ekosistemini tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda halk sağlığı, balıkçılık ve turizm sektörlerini de olumsuz yönde etkiliyor.
Bu yaz, özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında kaydedilen sıcaklıklar, Marmara Denizi’ni ısınıp, biyolojik çeşitliliği tehlikeye atacak bir noktaya taşımış durumda. 1958 yılından bu yana gözlemlenen su sıcaklıkları, bu yaz 29 derece ile rekor kırdı. Uzmanlar, bu sıcaklığın balık ve diğer deniz canlılarının yaşam döngüsünü bozabileceğini, üreme oranlarını düşürebileceğini ve besin zincirinde ciddi aksaklıklara neden olabileceğini belirtiyorlar. Denizdeki oksijen seviyeleri de bu yüksek sıcaklıklarla birlikte düşmekte, bu durum da birçok türün hayatta kalmasını tehlikeye atıyor.
Uzmanlar, Marmara Denizi’nde gözlemlenen sıcaklık artışının başlıca nedenlerinin iklim değişikliği ve insan faaliyetleri olduğunu vurguluyor. Sanayileşme, tarımsal faaliyetler ve kirlilik, denizdeki yaşamı tehdit eden faktörlerin başında geliyor. Özellikle İstanbul ve çevresindeki sanayi tesislerinin, denizin kirliliğine neden olduğuna dikkat çeken deniz bilimcileri, bu kirliliğin su sıcaklıklarını artırarak, deniz ekosistemine zarar verdiğini ifade ediyor. Sıcaklık artışı aynı zamanda alg patlamalarına da sebep olabiliyor. Bu durum, suyun netliğini azaltıyor ve deniz altındaki yaşamı olumsuz etkiliyor. Uzmanlar, zamanla bu sorunların yalnızca deniz canlılarını değil, insanların yaşam kalitesini de tehdit edebileceğini belirtiyorlar.
Marmara Denizi’nin geleceği için acil önlemler alınmazsa, bu durumun ciddi sonuçları olabileceği ifade ediliyor. Bilim insanları, deniz koruma bölgelerinin artırılması, atık su arıtma tesislerinin verimliliğinin yükseltilmesi ve genel olarak çevresel farkındalığın artırılması gerektiğini savunuyorlar. Kamuoyunun, Marmara Denizi'nin karşı karşıya olduğu tehditleri anlaması ve bu konuda hassasiyet gösterebilmesi adına eğitim programları ve kampanyaların düzenlenmesi büyük bir önem taşıyor.
Sonuç olarak, Marmara Denizi'nde yaşanan bu rekor sıcaklıklar, yalnızca çevresel bir sorun değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir mesele olarak da karşımıza çıkıyor. Elde edilen veriler, su sıcaklıklarının yükselmesinin ciddi bir sorunun habercisi olduğunu ve bu problemin çözümü için toplumun her kesiminin iş birliği içinde hareket etmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Eğer bu durumda gerekli adımlar atılmazsa, Marmara Denizi'nin ekosistemi büyük tehditlerle karşı karşıya kalabilir, bu da insan yaşamını ve bölgedeki tüm ekonomik faaliyetleri derinden etkileyebilir. Başta halk sağlığı olmak üzere, turizm, tarım ve balıkçılık gibi sektörlerin sürdürülebilirliği için bu konuda harekete geçilmesi elzem bir durum olarak öne çıkıyor.