2023 tarım sezonu, birçok çiftçi ve tarım işletmesi için hem sevinç hem de kaygı ile başladı. Pandemi sonrası dönemde artan maliyetler ve iklim değişikliği ile mücadele, yerel çiftçilerin zorluklarını daha da derinleştirdi. Ancak, bu yıl hasadın başlangıcı, özellikle bölgede önemli bir farklılık yarattı. Çiftçiler, ürünlerini israf etmemek adına, tarlalarda kalan ürünlerini bedava dağıtma kararı aldı. Bu uygulama, yalnızca çiftçilerin mali yükünü hafifletmekle kalmadı, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın önemini de gözler önüne serdi.
Hükümetin tarım desteklemeleri her ne kadar artmaya çalışsa da arazilerinde kalan ürünlerin market fiyatlarında refah yaratmadığını düşünen birçok çiftçi, elde kalan mahsullerini toplumsal bir sorumluluk bilinci ile topluma sunma kararı aldı. Özellikle bu yıl bol olan sebze ve meyve çeşitleri, pek çok ailenin isteği ile birleşerek, kaybolmaktan kurtarıldı. Hemen hemen her şehirdeki çiftçiler, sosyal medya üzerinden duyurular yaparak, vatandaşları tarlalarına davet etti. Bu uygulama, hem gıda israfını önlemek hem de insanların bu ürünlerden faydalanmasını sağlamak amacıyla büyük bir ivme kazandı. Çiftçilerin bu dayanışma hareketi, sadece yerel toplulukları değil, kentlerde yaşayan insanları da olumlu etkiledi.
Hasat sezonunun açılması ile birlikte, tarlada kalmış olan ürünlerin bedava dağıtılması, yerel ekonomiye de büyük bir katkıda bulunuyor. Çiftçiler, bu şekilde hem toplumsal sorumluluklarını yerine getiriyor hem de halkın sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağladı. Bu uygulama sonucunda, büyük şehirlerde benzer etkinliklerin de yapılması konusunda yaygın bir eğilim görüldü. Özellikle risk altındaki gruplar, gıda ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilmekte, otonom bir dayanışma ruhu geliştirmektedir. Aslında çiftçilerin atmış olduğu bu adım, gıda güvenliğinin artırılması açısından önemli bir gelişme olarak kaydedildi.
Bu tür uygulamaların yaygınlaşması, gıda kayıplarının önlenmesinin yanı sıra, insanların birbirine yardım etme isteğini de güçlendirmektedir. Tarım uzmanları, bu modelin sürdürülebilir ve kalıcı olması için devlet desteklerinin devam etmesi gerektiğini vurguluyor. Özellikle yerel yönetimlerin de çiftçilerin yanı sıra ihtiyaç sahiplerine bu tür desteklerde bulunması, kış aylarına girerken topluma oldukça faydalı olacaktır. Gıda güvenliği ve tarımsal sürdürülebilirliğin sağlanması, toplumsal bilinci de artırarak, daha güçlü bir bağ oluşturacaktır.
Son olarak, toplumsal dayanışmanın ve yardımlaşmanın bu şekilde sürdürülmesi, gelecekte benzer uygulamaların artmasına vesile olmalıdır. Çiftçilerin tarladan ürünlerini bedava dağıtma kararı, yalnızca gelecek yıllarda tarımsal verimliliği artırmakla kalmayacak, aynı zamanda insanların birbirine olan güvenini de pekiştirecektir. Bu tür alışkanlıkların devam etmesi, hem yerel kalkınmaya hem de toplumsal dayanışmaya önemli katkılar sağlayacaktır. Çiftçileri desteklemek kadar, bu tür dayanışma etkinliklerine katılım göstermenin de toplumumuz için büyük bir fayda sağlayacağına şüphe yoktur.