Sonbahar aylarının başından itibaren iklimsel değişiklikler, tarım sektöründe birçok zorluğu da beraberinde getirdi. Özellikle Ege ve Marmara bölgelerinde yaşanan ani sıcaklık değişimleri ve soğuk hava, üreticilerin korkulu rüyası olan zirai don olayını tetikledi. Bu doğal afet, özellikle albastı kirazı üreticilerini sert bir şekilde etkiledi. Üretimde yaşanan azalma, hem yerel ekonomiyi, hem de tüketicileri dolaylı olarak olumsuz yönde etkiliyor. Peki, üreticiler bu durumla nasıl başa çıkıyor? Bu yazımızda, zirai donun albastı kirazı üzerindeki etkilerini ve üretecilerin yaşadığı kayıpları detaylı bir şekilde inceliyoruz.
Zirai don, tarım ürünlerinin yetiştirilmesi sırasında, özellikle gece saatlerinde ani sıcaklık düşüşleri sonucu meydana gelen bir doğa olayıdır. Sıcaklıkların 0°C'nin altına inmesi, özellikle çiçek açmış veya meyve vermeye hazırlanmış bitkileri tehdit eder. Kiraz ağaçları, kış uykusundan çıktıktan sonra ilkbahar aylarında çiçek açmaya başlarlar. Ancak, bu dönemde meydana gelen ani soğuk hava, meyve tomurcuğunun dondurulmasına neden olur. Albastı kirazı gibi hassas türler, bu duruma çok daha yatkındır.
Albastı kirazı, özellikle Türkiye’nin batı bölgelerinde oldukça talep gören bir meyve türüdür. Ağaçları yaklaşık 3-4 yıl içerisinde meyve vermeye başlar ve doğru beslenme şartları altında her yıl rekolte artışı sağlanabilir. Ancak, bu sene yaşanan zirai don olayı, birçok üreticinin hayallerini suya düşürdü. Elde edilen veriler, geçtiğimiz yıl aynı dönemde 1000 ton civarında rekolte tahmin edilirken bu yıl bu rakamın 300 ton civarına düştüğünü gösteriyor.
Üreticiler, bu durumla başa çıkabilmek için farklı stratejiler geliştirmeye çalışıyor. Bazı çiftçiler, ağaçlara koruyucu örtüler sererek veya su püskürterek alternatif çözümler arasa da, bu yöntemlerin etkinliği sınırlı. Uzmanlar, zirai don olaylarının sıklıkla yaşandığı bu bölgelerde, daha dayanıklı kiraz çeşitlerinin yetiştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Bunun yanı sıra, hava durumu tahmin sistemlerinin gelişiminde daha fazla yatırım yapılmasının önemine dikkat çekiliyor.
Gelin, bu zor durumla nasıl mücadele edilebileceğine ve üreticilerin bu süreçte hangi adımları attığına daha yakından bakalım.
Üreticilerin, zirai dondan kaynaklanan kayıplarını en aza indirmek için aldıkları çeşitli önlemler mevcut. Bunun başında, hava tahmin raporlarının dikkatli bir şekilde takip edilmesi geliyor. Ayrıca, soğuk hava ihtimali durumunda, aşağı yukarı 1500 litre su ile ağaçların sulanması öneriliyor. Suyun, don olayı sırasında meydana gelen soğuk havayı dengelediği ve bitkilerin donmasını biraz daha geçleştirdiği biliniyor. Ancak bu yöntem, önemli bir maliyet getirmekte olup, her üretici tarafından uygulanamayabiliyor.
Bunun yanı sıra, pek çok üretici, iklim değişikliği ile başa çıkabilmek için modern tarım teknolojilerine yatırım yapmaya başladı. Otomatik sulama sistemleri ve sıcaklık izleme cihazları, üreticilerin daha akıllı tarımsal kararlar almasına yardımcı oluyor. Ancak, bu tür yatırımlar, küçük ölçekli üreticiler için genellikle ekonomik zorluklar yaratabiliyor. Bu nedenle, devletin, bu tür sistemlere erişimi artırmak ve üreticilere destek sağlamak adına adımlar atması büyük önem taşıyor.
Devlet, zirai dondan etkilenen çiftçilere destek paketleri sunarak, bu zor dönemin üstesinden gelmelerine yardımcı olabilir. Tarım sigortası sisteminin de geliştirilmesi, çiftçilerin maddi kayıplarını en aza indirmek için etkili bir çözüm olacak. Üreticilerin birleşerek kooperatifler kurması ve bu kooperatiflerin, çiftçilere kaynak sağlaması, pazar payını artırarak rekabet edebilecek düzeye gelmelerine olanak tanıyabilir.
Sonuç olarak, zirai donun albastı kirazı üzerinde yarattığı olumsuz etkiler, yalnızca üreticileri değil, aynı zamanda yerel tüketicileri ve ekonomiyi de vurmaktadır. Şu an için yaşanılan kayıplar maddi olarak ifade edilse de, uzun vadede ortaya çıkacak olan iklim değişikliği etkilerinin nasıl şekilleneceğini kestirmek zor. Tarım sektörü, her zamankinden daha fazla dayanıklılığa ihtiyaç duyuyor. Bu süreçte üreticilerin, devletten ve toplumdan dayanışma beklediği, karşılıklı destek ve işbirliğinin kritik rol oynayacağı açık. Kim bilir, belki bu zorluklar, gelecekte daha sağlam bir tarım stratejisinin hayata geçilmesine vesile olur.